HABER MERKEZİ
Sömürgecilik üzerine kendini inşa eden ve bunun devamlığının sağlanması ile de kendi devamlığını sağlamayı kendine tek yaşam yolu olarak gören devlet sisteminin birincil sömürgesi konumunda olan halklar üzerinde 5000 yıldır sayısız yol ve yöntem denenmiş ve bunlara karşı olarak da halklar tarafından bir direniş geliştirilmiştir. Bu direnişler sonucu etkisiz bırakılan her saldırı yöntemine karşı yeni arayışlara başvuran devlet sistemi bir yöntem olarak halklar arasında ajanlık sistemini geliştirmek istemiştir. Ajanlığı geliştiremediği yerlerde ise fiilen kendini var etme çabası içerisine girmiştir. Bunun için halkların yaşam alanlarında kurulan karakollar ile de fiilen kendini göstermek istemiş ancak bu da zamanla etkisiz hale gelince tekniği kullanarak her sokakta bir karakol-bir ajan-bir göz oluşturmak için kullanmaya başladığı bir sistem olarak geliştirilen MOBESE’lere karşıda devrimci halkların geliştirdiği bir yöntemi sizlerle paylaşmayı bir borç olarak görmekteyim.
Mobeseler ; İşgalci Türk devleti başta olmak devletlerce, halkları 7/24 gözetleme amaçlı bir yöntem olarak kullanılmaya başlandıktan sonra başta devrimci Kürdistan gençliği olmak üzere dünya devrimci gençlerince buna karşı birçok yöntem geliştirilmeye başlandı.
İlk mobeseler mahallelere yerleştirilmeye başlandığında ilk başlarda bir yabancılık vardı. Zamanla tekniği ve özellikleri tanınınca etkisiz hale getirme yöntemleri de geliştirilmeye başlandı. Bunlardan bazıları ; kamera merceğine sprey boya sıkarak görüntü almasını engelleme , direkten mobese merkezine erişimi sağlayan ağın kesilmesi – yakılması , direği tamamen yerinden sökme , direk altında tekerlek yakarak görüntü almasını engelleme gibi bir çok yöntem geliştirilmişti devrimci gençlik tarafından.
Halkların bu teknikleri karşısında çözümsüz kalan işgalci Türk devleti de çağın son tekniğinide kullanarak kendince önlemler almak istemekteydi ve buna karşıda yeni bir yöntem geliştirilmek için sürekli bir arayış içerisindeydi. Tam da böylesi bir dönemde sömürgeciliğin milyon dolarlık sistemleri varsa halklarında yaratıcı fikirleri vardır diyerekten geliştirilen yöntemlerde bir dönüm noktası da 2014 yılında yaşanan serhildanlar sürecidir.
2013 yılında başlayan diyalog süreci ile işgalci Türk devletinin’de bulduğu her fırsatta halklara yönelik geliştirmek istediği teslim alma amaçlı saldırılarına karşı olarak bir toplumsal öz savunma gücü olarak gelişen YDGH ile başta Kuzey Kurdistan olmak üzere birçok şehir ve ilçede işgalcilere karşı etkili eylemler geliştirilmiş ve sömürgeciliğin zehir saçan uzuvları etkisiz hale getirilmişti. Bunun üzerine tekniğe daha fazla yüklenen işgalci türk devleti kurdistanda hakim olan her cadde ve köşe başına kurduğu mobeseleri daha da yaygınlaştırarak fiilen giremediği yerlerde etkinlik kurmayı amaçlamaktaydı. Bunun içinde kablosuz veri akış sistemi , yanmayan – kırılmayı önleyen koruyucu kablar , yüksek direkler , direklere çıkılmasını engellemek için çekilen jiletli teller , direk diplerine dökülen betonlar derken artık içi betonlanmış yüksek direklere takılan kafes içine alınmış kameralar işgalcilerin en büyük umudu olmuşken yaratıcı fikrler geliştirilmiş ve artık bunu pratiğe koymanın zamanı gelmişti.
Tam da o dönemde uygulama gücünün öncüsü olarak ortaya çıkan birçok devrimci genç oldu. Bunlardan biri de Dıjwar Amed’di.
2013 yılında başlayan süreçle beraber Kuzey Kurdistan da sömürgeciliğin zehir saçan uzuvlarını söküp atmak devrimci her gencin birinci amacı olurken buna uygun yöntem geliştirmek içinde arayışlar hız kesmeden devam ederken 2014 yazı ile başta botan olmak üzere Kuzey Kurdistanın birçok yerinde gün yok tu ki devrimci eylemsellik gelişmemiş olsun. İşgalciliğin büyük umutlarla kurduğu mobese direkleri ile kurmak istediği hakimiyete karşın artık etkili bir hamle yapma zamanı gelmişti. Tam da o dönemde spiral ve oksijen tüpü ile direği kesme, kepçe veya kamyon gibi güçlü araçlar ile direkleri devirme derken bir gün bu imkanların bulunmadığı bir anda yaratıcı bir fikr olarak düşünülen iple düşürme hayata geçirilmişti. Maddi ve fiziki olarak en ucuzu ve etki olarak ta en kısa sürede sonuç alacığı ile uygulama sonucu veren iple düşürmeler ile 1 saat içerisinde 10 mobese direği düşürülmeye başlanmıştı. Bu yöntem karşısında da yeni arayışlara giren sömürgecilere karşın daha etkili bir yöntem geliştirilmeliydi. Bu da daha önce uygulanmış yöntemlerden bir sentez oluşturmak oldu. Dıjwar Amed in öne çıktığı bir süreçti o süreç. Kobanê serhildanı olarak tarihe geçen serhildan sürecinde Cizirê Botan da birkaç saat içerisinde ilçede bulunan onlarca mobese direğini düşürüp , üzerlerinde bulunan kameraları sökerek devrimin hizmetine koymak artık bir dönüm noktası olmuştu. Spiral veya oksijen tüpleri ile kısmen kesilip zayıflatılan direklerin başlarına atılan halatlarla çekme yordamı ile düşürme işlemi gerçekleştirilmişti.
Bu yöntem ile kısa süre içerisinde sömürgeciliğin sokaklara kurduğu gözler kör edilmişti. Koskoca şehirde bulunan onlarca direğin imha edilmesi ile bir anda hakimiyet el değiştirilmişti. Bu büyük adımın öncüsü ve yürütücüsü ise direniş sokaklarında büyümüş bir devrimci olan Dıjwar Amed idi. Çocukluğunda görmüştü düşman gerçekliğini ve “vurmak lazım “ diyerek her güne başlıyordu. Her bir anını; “ düşmana vurdukça özgürlük sağlanır” diyerek yaşayan Dıjwar Amed in etkili öncülüğü ile Cizirê Botan da sömürgeciliğe karşı etkili sonuçlar elde edilmişti.
Harun XWEZA