HABER MERKEZİ
Kapitalist sistem hâkimiyetinin başlamasıyla çığırından çıkarılıp sistemin gençliği esir alıp kolay yönetmesinin hizmetine koşturulan bir alan da cinsellik olmuştur. Uygarlık sisteminin kendisi cinsiyetçidir. Bilindiği gibi uygarlık cinsel kırılmaların kadın aleyhinde gerçekleştirilmesinin bir ürünüdür. Bu cinsiyetçi yaklaşım kapitalizmde zirveye çıkarılmıştır. Cinsellik insan neslinin devamında rol oynamış temel güdülerden biridir. Kutsallık derecesine dahi çıkarılmış olan cinsellik, toplumsallığın devamı için de rol oynamaktadır. Tarihin hiçbir döneminde cinsellik -ki buna kölecilik ve feodal uygarlık süreci de dahildir- kapitalizm döneminde olduğu gibi endüstrileştirilip satışa çıkarılmamıştır. Günümüzde cinselliğin satışa çıkarılmasında varılan düzey tıpkı sanat alanı gibi kapitalist bir yaratımdır. Bu alanın bu şekilde kullanılması kapitalist iktidarın toplum ve kadın yaklaşımları ile direkt bağlantılı bir sonuçtur. Tabi ki söz konusu Kürdistan olunca devreye daha ince politikalar girer. Özel savaşın özel yoğunlaşması olarak ifade etmiş olduğumuz gençlik bu alanda da düşürülmek istenmiştir.
Gençliğin dinamizmi, akışkanlığı cinsellikle köreltilmiştir. Deyim yerindeyse duygular güdüleştirilmiştir. Oluşturulan bu güdü cinselliğin hizmetine konulmuştur. Kuşkusuz cinselliğin seks sektörüne dönüştürülüp kullanılmasında, insan aklı ve duyguları üzerinde yaratılmış olan tahribatlar bir neden olmaktadır. Kapitalist sistemde akıl çıkarcı ve bencildir. Sadece kendisini düşünür. “Benden sonrası tufan” diyen akıl kapitalist akıldır. Bu akılda yüce duygulara yer olmaz. Duygular yerine tahrik edilmiş güdüler vardır. Bundandır ki eskinin destanlara konu olan aşkları, sevgileri bu sistemde yaşanmaz. İnsandaki cinselliğin iki cins arasında yaşanması muhtemel sevgi ve aşk ile terbiye edilmesi olanağı kalmayınca, ortam çığırından çıkarılmış ve hayvani düzeye indirgenmiş kontrolsüz güdülere kalmıştır. Seks sektörü cinsellik güdüsünün hayvani düzeye çıkarılmasının bir sonucudur. Toplumsallaştıran bir güdünün, duyguların ve aklın kontrolünden çıkarılması asıl tehlikeli olandır. Bu duruma getirilmiş bir gençliğin kendi sorunlarını düşünmesi, kendi iradesiyle çözüme yönelmesi asla beklenemez. Böyle bir gençlik güdülen bir gençlik olarak hâkim sistemin kullanma metasına dönüştürülmüştür.
Kürdistan’da genelevlerin bu kadar yaygınlaştırılması bundandır. Bir yandan gençliğin özgürlük mücadelesine yabancılaşması gerçekleştirilmiş, diğer yandan da var olan toplumsal sorunlarla ilgilenmenin önü kesilmiştir. Yani gençliğin dinamizmi devletçi uygarlıklar tarafından ehlileştirilmiştir. Örgütlenme ve eylem olarak bilinen gençlik bu biçimiyle örgütsüz ve eylemsiz kılınmıştır. Sağlıklı düşünemez hale getirilmiştir. Hayalleri demir kafese alınmış ve bu kafes içerisine ufku, düşünceyi daraltan simgeler yerleştirilmiştir.
Kapitalist sistemin 3S’lerden en rahat ve korkusuzca kullandığı alan spordur. Spor kapitalist sistemde adeta altın yumurtlayan sahipsiz tavuk gibidir. Eflatun döneminde dahi “bedeni ve zihni geliştirmek, topluma sağlıklı bir katılım için gereklidir” denilerek ele alınan spor, kapitalist modernite çağında Roma arenalarında yapılanlara dönüştürülmüştür. Kazanmak, yenmek, alkış almak ve kâr etmek temel amaç haline getirilmiştir. Onun için spor günümüzde bir sosyalleşme ya da bedenen güçlenme aracı değil, toplumsallığı ve bireyselliği tükenişe götüren seyirlik bir oyuna, yani ideolojiden kopartılmış, içi boş kişiliklerin tatmin alanına dönüştürülmüştür. Bu yönüyle spor esas olarak kitleleri, özelde ise gençliği kontrol etme ve baştan çıkarma aracıdır.
Spor, gençliğin kendi yaşam sorunlarını düşünüp tartışmaya, çözüm bulmaya başlayacağı vakitleri dolduran, gündem saptıran bir olay haline getirilmiştir. Bu amaçla spor müsabakaları gençliğin ve toplumun zamanını kontrol altında tutmak için ayarlanır hale getirilmiştir. Özellikle futbol maçlarının gece oynatılmasının bir nedeni de budur. Dünyada üç milyar insanın futbol izlediğini düşündüğümüzde sporun gençlik üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlayabiliriz. İnsanların en azından aile içi ilişki ve sorunlarını tartışabileceği saatler, yine daha kolay düşünebilecekleri ve tartışabilecekleri vakitlerine futbol, basketbol, voleybol gibi spor etkinlikleri TV ekranlarında yayına verilerek bu zaman dilimleri de denetime alınmaya çalışılmaktadır.
Yaşamın özellikle ekonomik sorunlarının sözde çözümleri için de iddia, at yarışı, milli piyango, bahis gibi şans oyunlarını geliştirip hem izle hem kazan hilesine başvurulmaktadır. Onca sorun ve psikolojik gerginlikten sonra kişiye ‘tuttuğun takımın maçını izle ki rahatlayasın’ reçetesi sunulup, sisteme karşı tepkisi ve öfkesi dindirilmek hedeflenmektedir. Böylece bir anda yaşanan sıkıntılar, bir robot gibi çalışılan saatler unutulup giderilmeye çalışılmaktadır. Kapitalist çalışma koşullarının doğurduğu muazzam fiziksel yorgunluk ve psikolojik çöküntü bu yolla hafifletilip bitip tükenen vücut yeniden çalışabilecek duruma getirilerek, ertesi günkü sömürü zamanı için yeniden hazır hale getirilmiş olmaktadır. Kürdistan’da da sporun, özellikle de futbolun kar amaçlı bir sektör olarak geliştirilmek istenmesini böyle algılamak gerekiyor. Gençlik bu biçimiyle kendisinden başlamak üzere her şeye yabancılaşmış oluyor. Kürt toplumunun özgürlük sorunu yokmuş gibi, o maçtan bu maça koşuşturma adeta gençliğin yaşam felsefesi haline getiriliyor. “Benim takımım, benim futbolcum… vb” gibi sözler de, özel savaşın spor konusunda ne denli etkili olduğunu anlatmaya yetiyor.
Kürdistan’da özellikle gençlik üzerinde yürütülen özel savaş uygulamalarını sadece 3S’lerle ele almak konuyu daraltabilir. Bunu besleyen ve yozlaşmayı derinleştiren türlü türlü uygulamalar söz konusudur. Örneğin Kürdistan gençliği üzerinde sanal bir alem yaratılmıştır. Sanal alemle gerçeklik ters yüz edilmiştir. Gençlerin zamanlarının büyük bir kısmını internet-cafe gibi yerlerde geçirmeleri gençler üzerindeki sanal yaşamı ifade ediyor. Sanal yaşam kapitalist sistemin uydurma, ulaşılması imkansız hayallerle dolu, özentili bir kişiliğin oluşturma alanıdır. İnternet ortamında düşünce üretme, toplumsal sorunlarla ilgilenme, örgütlenme ve eyleme geçme yoktur. Buralarda ancak melankolik bir insan yaratılabilir. Gerçek ve sanal olanı ayırt edemeyen, ruh sağlığı bozulmuş pembe hayallerle yaşayan bir insan! Kürdistan’da özellikle son yıllarda internet-cafe gibi yerlerin artışı, kapitalist özel savaş sisteminin gençliği çeperine alma çabasıdır. Yine kullanımı birçok yerde yasak olan uyuşturucu, esrar, kokain vb. gibi hem fiziki hem de ruhi olarak kişiyi çöküntüye sokan, toplumsal dışlanmışlığı geliştiren maddelerin Kürdistan’da yaygınca kullanılmasına izin verilmiştir. Okul öncelerinde bile özel savaş elemanlarınca bu maddeler gençlere verilmektedir. Gençlik bu biçimiyle uyutulmak isteniyor. Uyutulan aynı zamanda bağımlı olandır. İpi elinde tutan ise, bu uygulamaları Kürdistan’daki gençlere aşılayan kişiler ve onları da kendisine bağlayan sistemdir.
Kürdistan’da gençlik bilinçli bir şekilde işsiz bırakılmaktadır. Oluşturulan işsizler ordusuyla gençler sisteme bağımlı hale getirilmek isteniyor. Kimi gençler bu yolla hırsızlık, soytarılık, lümpenlik gibi ahlaki olmayan tutum ve davranışlar içerisine itilmeye teşvik edilirken; kimileri de doğanın nimetlerinden faydalanmasına izin verilmeksizin ölüme terk ediliyor. Her iki durumda da gençlik kendi gerçek gündemiyle buluşamamış oluyor. Hatta olumsuz etkilenme sonucu toplumuna bile zarar veriyor.
Kapitalist sistem hiçbir zaman entelektüel bir gençlik istemez. Entelektüel ya da yarı aydın bir gençlik sistemin korkulu rüyasıdır. Okuyan, doğru bir perspektifle kendisini geliştiren gençlik her şeyi sorgular. İçinde bulunduğu konumu, toplumu, var olan sorunları, devleti… her ne var ise sorgu süzgecinden geçirir. Sorguladıkça sisteme karşı çıkar ve alternatifini geliştirir. Tüm enerjisini buna harcar. Sisteme hizmet etmez. Hatta çürümüş kapitalist sistemin köküne dinamit koyarak demokratik, özgürlükçü bir sistem oluşturur. Tabi ki öngörülü olmayı bilen kapitalist sistem böylesi sorunlarla karşılaşmamak için gençliği kendi müfredatına göre eğitir. Ezbere sevk ederek ufkunu daraltır. Yorum gücünü, yaratıcılığını öldürür. Gençliği sistemin hizmetine koyar.
Gençliğin içine alındığı cendere oldukça kapsamlıdır. Özel savaşa konu olmayan hiçbir yanı kalmamış gibidir. Gençlik öncelikle tüm bunların farkına varmalıdır. Farkına varmak anlamaktır. Anlamak da yapmaktır. Yaptığı kadar anlayacak, anladığı kadar da farkına varacaktır. Bu yüzden de sistemiçileşmemiş bir düşünce yapısıyla kendisini eğitmeli ve alternatif olmalıdır. Doğru tarzı bulmalı ve buna göre yolunu belirlemelidir. Daha sonra “verili yaşamı benimseyip aynılaşacak mıyım, yoksa reddedip farklılaşarak özgürleşecek miyim?” sorusuna cevap vermelidir. Eğer mevcut olanı benimsemiyor ve özgürleşme arayışında karar kılıyorsa, o zaman derinleşmeye devam etmelidir. Sistem hangi noktalarda gençliği düşürmüşse, o konulara ağırlık vererek iç sorgulamayı güçlendirmeli ve daha güçlü çözümlemelerle kapitalist sistemin karşısına çıkmalıdır. Fuhuşa, uyuşturucuya, yozlaştırılmak istenen yaşama geçit vermemelidir. Öncülüğünü yaptığı toplumsallığı güçlendirmelidir. Kültürüne, ahlakına, diline var olan tüm toplumsal değerlerine sahip çıkmalıdır. Farklılığını ve varlığını korumalıdır. Her alanda örgütlülüğünü sağlamalı ve eyleme geçmelidir. Sisteme karşı öfke duymalı, tiksinmeli hatta üzerine kusulmalıdır. Kusmak kirli olanı dışarı atmaktır. Kirli olan kapitalizmdir. Eğer özgür ve demokratik bir yaşam istiyorsak kapitalizmi kusmak gerekir. Gençlik kustukça alternatif olacak, alternatif oldukça gençleşecek, gençleştikçe de tarihsel misyonunu yerine getirecektir.
Bitti
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi