HABER MERKEZİ
Newroz bayramı, kendi anlamına uygun şekilde, direniş ve özgürlük duruşuyla kutlandı. Tam da Kürdistan özgürlük direnişinin hakettiği şekilde kutlandı, hala da kutlanıyor. Kürtler, Kürdistan ve Ortadoğu’da, tüm dünyada faşizme karşı direniş sloganları attı. Bir anlamda, halklar Newrozu kutlarken özgürlükte ısrar duruşundan dolayı, kendi toplumsallığını kutsadı. Önder Apo ile yaşama kararlılığını kutsayarak bu Newrozu Önderliğe armağan etti.
Faşizme karşı bir özgür toplum duruşunun onurla sergilenişidir bu Newroz. Gerçek anlamda bir doğuş ve diriliş bayramıdır. Kendi Mazlumlarını, kendi Zekiyelerini bir daha doğuran bir Newrozdur. Mazlum bu Newrozda Zülküf oldu, Zekiye de Ayten oldu. Amed, Kandil, Sine, Kobanê, Kerkük ve tüm dünyada kutlanan Newroz bayramı, faşizme karşı direnişin yükselişinin yarattığı kararlılığın yarattığı görkemiyle tarihe yazıldı.
İşgalci faşist AKP-MHP iktidarı, Kürtlerin kararlı direnişini görüyor ve korkuyor. Direnmeyi öğrendiğimizden beri söylüyoruz işte, dirimizden değil ölümüzden de korkuyor. Artık “en iyi kürt ölü kürttür” söylemi de anlamını yitirdi. Faşist AKP-MHP için ölü Kürtler de kötü Kürttür. İyi Kürt yoktur, terörist Kürt vardır. Çünkü faşizm, Kürtlerin varlığında kendi yokluğunu görüyor. Faşist işgalci sömürgeci Türk zihniyetinin süreksizliğidir özgür Kürtlük. Bundan dolayı özgürlük mücadelesi için canını verenlerin bedenlerinden korkuyor faşizm. Büyük gerilla komutanlarımızdan Delal Amed, Atakan Mahir’in cenazelerinden korktuğu gibi, zindanda eylem yaparak şahadete ulaşan Zülküf ve Ayten yoldaşların cenazelerinden de korktu.
Yunan söylencesi Antigone’yi hatırlamamak mümkün değil. Kardeşinin cenazesini gömmek için mevcut hukuk kurallarını, verilen buyrukları-fetvaları reddeden bir kadının erkek aklın hukuk dayatması karşısındaki direnişi anlatılır bu hikayede. Bir ahlak kuralını yerine getirmek, kendi kutsalını, yaşamın kendi zamanını doldurduktan sonraki anıları, hatıraları, hafızaları yaşatmak için, insanın tarih olduğu gerçeğini görmek-görünür kılmak için ölü bedenler toprağa gömülmeli, yeri bilinmeli. Faşist Türk devleti ise insanlık tarihi kadar eski olan bu geleneği yok sayacak, bu geleneği dahi gaspetmeye yeltenecek kadar faşist. Cenazelerimizi faşist AKP-MHP insafına bırakmamak, kahraman şehitlerimizin toprağa gömülmeden önceki son anlarını onlara yakışır bir şekilde yaşanmasını sağlamak Kürtler açısından onurlu olmanın bir gereğidir.
Zindan direnişleri büyük bir tarihsel duyarlılıkla ve kararlılıkla sürüyor. Bu direnişin en temel eylemi olan açlık grevleri PKK ve PAJK’lı tutsakların öncülüğünde yürütülüyor. 1 Mart’tan bu yana da binlerce siyasi tutsak, yurtsever, demokrat, sosyalist örgütten devrimciler de direnişe katıldı. Bu eylemlerin kararlılığı, sürekliliği ve yenilmezliği faşizme büyük darbe vurdu. Bu eylemler büyük kararlılıkla sürerken Zülküf Gezen yoldaş eylemini hızlandırarak mazlumlaştı. Zülküf yoldaşın eylemi, bir anlamda Kızıldere şehitlerini, Mahir Çayan’ın duruşunu hatırlatır bize.
Deniz Gezmiş 16 Mart 1971 günü esir düşer. Bu süreçten sonra yaptıkları eylemlerde yakalanan Mahir Çayan ve arkadaşları zindandan kaçar. Sonrasında, Mahir Çayan ve arkadaşları, 26 Mart 1972’de NATO’ya bağlı çalışan 3 teknisyeni kaçırarak Denizler’in idamını önlemeye çalışır. 30 Mart 1972 günü ablukaya alınırlar. Yaşanan çatışmada 10 devrimci şehit düşer, bir devrimci de yaralı esir düşer. Ve Deniz Gezmiş 6 Mayıs 1972’de idam edilir.
Denizler yaşasın diye yola çıkan Mahirler, Denizlerden önce şehadete ulaşırlar. Leyla, Nasır, İmam, Hacer ve Gurbetler yaşasın diye yola çıkan Zülküf, Ayten, Uğur, Zehra, Medya yoldaşlar, onlardan önce şahadete ulaşarak yıldızlaştılar.
Bu eylemler büyük fedai duruşuna sahiptir. Ancak düşman karşısında faşizmi kırma hamlesinin temel eylemi olan açlık grevi eylemini kitlesel bir şekilde ve kararlılıkla sürdürmenin düşmanda yarattığı korku, eylemin önemini göstermektedir. İşte şimdi faşizm direnişçilerden, direnişin kendisinden korkuyor. faşizmin ayak sesleri hiç kesilmedi. Ancak direnen devrimcilerin kalp atışları, yüreklerinin sesi bugün daha yüksektir ve faşizmin sesini bastırıyor.
Açlık grevi eylemleri, tüm topluma, tüm dünyaya mal oldu. Bu eylemi, Arjantin’den Pakistan’a tüm anti faşist devrimci kişi ve grupların, demokratik insanların destek verdiği, sahiplendi. Faşizme karşı direniş büyüyerek sınırları aşıyor, kendi demokratik dünya toplumsallığını yaratıyor. Zindan direnişleri büyüdü ve PKK ve PAJK’lı tutsaklar yanında Türkiye devrimci direniş örgütlerinden açlık grevine katılımlar oldu, yine Kürdistanlı yurtseverler eyleme katıldı. Direnenlerin sayısı on bine yaklaştı. Faşizm, işte bu direnişin kalp atışlarından korkuyor.
Faşist iktidarın korkusunu devrimci kazanıma dönüştürmenin fırsatlarından biri yerel seçimlerdir. Seçimler tabi demokratik bir atmosferde yapılmamaktadır. Büyük bir imkan ve fırsat eşitsizliği, büyük bir faşist saldırı bombardımanı altında gerçekleşmektedir. Öyle ki AKP-MHP iktidarı kendilerine oy vermeyen herkesi, faşist, demokrat, dindar vs ne olursa olsun terörist ilan ettiler. Faşizmin yıkılmasının önemli bir fırsatı olan bu seçimlerde HDP adaylarının olduğu yerlerde bu adaylara oy verilmelidir. HDP adayının olmadığı yerlerde, Türkiye metropollerinde de faşizmi yıkmaya odaklanan HDP politikaları doğrultusunda oy kullanılmalıdır. Her bir oy faşizme vurulacak bir darbedir. Provokatif yaklaşımları boşa çıkarmak, oy kullanmak ve faşizme karşı direnişte iradeyi ortaya koymak en onurlu duruştur. Kürdistan’da zaten bu durum nettir. Her gün Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin kayyum nefretini, kayyumları ortadan kaldırmak için gösterdikleri seçimlere katılma kararlılığını görmekteyiz. Türkiye metropollerinde Kürtler, yurtsever demokrat kesimler de aynı kararlılığı göstermeli, oy kullanmalı ve AKP-MHP’ye kaybettirerek faşizmi yıkma temelinde oy kullanmalıdır. Faşizmi yıkmak, Newroz bayramını yeni bir Newroza dönüştürmek, yeni bir nisan doğumuna uyanmaktır.
Dilzar DÎLOK